Petey – Ben Mikaelsen Kitap Özeti

“Petey,” Ben Mikaelsen tarafından yazılmış, 1998 yılında yayımlanmış ve Türkçeye Can Çocuk Yayınları tarafından kazandırılmış, duygu yüklü bir gençlik romanıdır. Cerebral Palsy (beyin felci) hastalığıyla yaşayan bir gencin, toplumun önyargılarıyla mücadelesini ve dostluğun dönüştürücü gücünü işleyen bu eser, hem hüzünlü hem de umut verici bir hikaye sunuyor. Roman, iki farklı zaman diliminde ilerler: Petey’nin bebeklikten gençliğe uzanan zorlu hayatı ve 1990’larda, bir huzurevinde geçen günlerinde tanıştığı Trevor Ladd adlı bir gençle kurduğu beklenmedik dostluk. Mikaelsen, engellilik, insanlık ve sevgi temalarını ustalıkla harmanlayarak, okuyucuyu Petey’nin dünyasına derinlemesine bir yolculuğa çıkarıyor.

Hikaye, 1922’de Petey Corbin’in doğumuyla başlar. Petey, cerebral palsy ile dünyaya gelir; bu durum, onun kollarını, bacaklarını ve konuşmasını kontrol edememesine neden olur. Doktorlar, Petey’nin zihinsel olarak da geri olduğunu düşünerek ailesine onu bir akıl hastanesine bırakmalarını önerir. Ailesi, bu tavsiyeye uyarak Petey’yi Montana’daki Warm Springs Akıl Hastanesi’ne teslim eder. Petey’nin zihni aslında tamamen sağlıklıdır; çevresini algılar, hisseder ve düşünür, ancak bedeninin sınırları yüzünden bunu dışarıya yansıtamaz. Hastanedeki ilk yılları, yalnızlık, yanlış anlama ve ihmalle doludur. Personel, Petey’yi “aptal” olarak damgalarken, o, iç dünyasında zengin bir hayal gücü ve keskin bir zekayla hayatta kalmaya çalışır.

Petey’nin hastanedeki hayatı, zamanla küçük ama anlamlı bağlarla renklenir. Calvin adında bir hasta bakıcı, Petey’nin zekasını fark eden ilk kişilerden biridir ve ona sevgiyle yaklaşır. Petey, tekerlekli sandalyesinde geçirdiği uzun yıllarda, hastanenin diğer sakinleriyle de sessiz bir iletişim kurar. Ancak 1970’lerde, hastanenin kapatılmasıyla Petey, Bozeman’daki bir huzurevine transfer edilir. Artık ellili yaşlarındadır; bedeni daha da zayıf düşmüştür, ama ruhu hâlâ dirençlidir. Huzurevinde, personel tarafından yine yanlış anlaşılır ve çoğu zaman bir eşya gibi görülür. Ta ki Trevor Ladd ile tanışana kadar.

Trevor, 1990’larda huzurevine yeni taşınan, asi ve öfkeli bir gençtir. Ailesiyle yaşadığı sorunlar yüzünden okuldan atılmış ve topluma uyum sağlayamayan bir karakterdir. Trevor, ilk başta Petey’yi küçümser; onun garip seslerini ve kontrolsüz hareketlerini alay konusu yapar. Ancak bir gün, Petey’nin gözlerindeki derinliği fark eder ve onunla iletişim kurmaya çalışır. Trevor, Petey’nin sandalyesini itmeye başlar, ona sorular sorar ve zamanla Petey’nin işaretlerle cevap verdiğini keşfeder. Bu ilişki, ikisinin hayatını kökten değiştirir. Trevor, Petey sayesinde öfkesini kontrol etmeyi ve empati kurmayı öğrenirken, Petey, yıllardır özlemini çektiği gerçek bir dostluğa kavuşur.

Romanın en dokunaklı yönü, Petey ve Trevor’ın dostluğunun gücüdür. Trevor, Petey’yi huzurevinden dışarı çıkarır; birlikte parklara gider, yıldızları izler ve hatta bir futbol maçına katılırlar. Petey, bu anlarda hayatında ilk kez özgürlüğü tadar; Trevor ise kendi sorunlarının ötesine bakarak bir başkasını mutlu etmenin değerini anlar. Petey’nin bedeni, hastalığın ilerlemesiyle giderek daha fazla zayıf düşer, ama Trevor’ın varlığı ona yaşama sevinci verir. Hikaye, Petey’nin ölümüyle kapanır; ancak bu son, bir trajediden çok, hayata veda eden bir ruhun huzur bulması gibi işlenir. Trevor, Petey’nin bıraktığı izlerle büyümeye devam eder ve onun anısını yaşatır.

“Petey,” engelli bireylerin toplumdaki yerini, önyargıların yıkıcı etkisini ve dostluğun iyileştirici gücünü sorgulayan bir eser. Mikaelsen, Petey’nin iç sesini öyle güçlü bir şekilde aktarır ki, okuyucu onun sessiz çığlıklarını ve neşesini derinden hisseder. Roman, 1920’lerden 1990’lara uzanan zaman diliminde, sağlık sisteminin ve toplumsal algının evrimini de gözler önüne seriyor. Petey’nin hikayesi, zorluklara rağmen insan ruhunun direncini kutlarken, Trevor’ın dönüşümü, empatinin ve sevginin her yaştan insanı değiştirebileceğini kanıtlıyor.

Bu kitap, genç okuyuculara hitap etse de, her yaştan insana dokunabilecek evrensel bir mesaj taşıyor. “Petey,” gözyaşlarıyla dolu anlarla birlikte, umut ve dayanışma hissi bırakıyor. Petey’nin hayata tutunuşu ve Trevor’la kurduğu bağ, okuyucuya şunu fısıldıyor: Bedenin sınırları ne olursa olsun, ruh özgürdür ve sevgi, bu özgürlüğü bulmanın anahtarıdır. Mikaelsen’ın sade ama etkileyici üslubu, bu küçük ama devasa hikayeyi unutulmaz kılıyor.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir