Ahmet Şerif İzgören – Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır Kitap Özeti

“Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır: Ahmet Şerif İzgören’in samimi ve eğlenceli kaleminden bir hayat dersi! Kişisel gelişimden fazlasını sunan bu kitap, hikayeler ve mizahla dolu 23 kapıyı aralıyor. Kendini bulma, değer verme, doğallık ve cesaret üzerine çarpıcı anılarla dolu bu eser, Türkiye’nin en sevilen kitaplarından. Askerlik günlerinden sokak sohbetlerine, gülümsemenin gücünden karar almanın cesaretine kadar hayatın içinden bir yolculuk. Aşağıda kitabın detaylı bir özeti sunulmuştur.


Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır: Hayatın Kapılarını Aralayan Bir Dost

Ahmet Şerif İzgören’in 2002 yılında kaleme aldığı bu kitap, kişisel gelişim türünde bir eser olmasına rağmen, klasik kişisel gelişim kitaplarının kuru ve didaktik havasından uzak, adeta bir dost sohbeti gibi. Kitap, yazarın hayatından, gözlemlerinden ve anılarından süzülen hikayelerle örülü; her biri birer “kapı” olarak adlandırılan 23 bölümden oluşuyor. Bu kapılar, okuyucuyu “Kim olduğunuz üzerine”, “Değer vermek üzerine”, “Doğallık üzerine” gibi hayatın farklı alanlarına davet ediyor. Kitabın ismi ise, bir çeviri sınavındaki komik bir hatadan doğmuş: “Elephant is the only animal in the world with a trunk” (Fil, dünyada hortumu olan tek hayvandır) cümlesi, bir öğrenci tarafından “Şu hortumlu dünyada fil yalnız bir hayvandır” olarak çevrilmiş. İzgören, bu yanlış çeviriyi hem gülümseyerek anımsıyor hem de hepimizin bu dünyada birer yalnız “fil” olduğumuzu düşündüğü için kitabına bu ismi vermiş.

Kitabın Özü: Bir Hayat Sorgulaması

Kitap, okuyucuyu bir aynanın önüne oturtup “Ben kimim?”, “Niçin buradayım?”, “Yapmak istediğim şey bu mu?” gibi temel soruları sormaya teşvik ediyor. İzgören, bu soruları çoğu zaman sormadan bir hayatı yaşayıp gittiğimizi söylüyor ve bize, koşuşturmacanın içinde kaybolmuş hayallerimizi, değerlerimizi hatırlatıyor. Ama bunu vaaz vererek değil; bazen kahkahalar attırarak, bazen hüzünlendirerek, bazen de bir anıyı paylaşarak yapıyor. Kitap, bir rehber olmaktan çok, sizi kolundan tutup “Hadi, biraz düşünelim” diyen bir yol arkadaşı gibi.

Her bölüm, bir kapının anahtarı niteliğinde kısa bir alıntıyla başlıyor. Ardından İzgören’in askerlik günlerinden, çocukluğundan, öğretmenlik deneyimlerinden ya da sokakta karşılaştığı insanlardan damıttığı hikayeler geliyor. Bu hikayeler, hayatın içinden; bazen bir çocuğun masum sorusu, bazen bir esnafın dürüstlüğü, bazen de yazarın kendi hatalarıyla yüzleşmesi üzerinden şekilleniyor.

Ana Temalar ve Kapılar

  1. Kim Olduğunuz Üzerine: Kitabın ilk kapısı, kendimizi tanımanın önemine vurgu yapıyor. İzgören, “Kendine değer vermeyen, kimseye değer veremez” diyor ve insanın önce kendi benliğini keşfetmesi gerektiğini anlatıyor. Bir askerlik anısında, üniformasının içinde kaybolmuş küçük bir genç olarak kendini sorgulayışını paylaşıyor; bu, hepimizin hayatında bir noktada hissettiği o “Ben buraya ait miyim?” duygusunu hatırlatıyor.
  2. Değer Vermek Üzerine: İnsanların sevdiklerine sevgilerini göstermeyi ertelediğini, sonra da pişmanlık duyduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bir gün babasına “Seni seviyorum” demeyi unuttuğunu fark eden yazar, bu duyguyu okura da geçiriyor: “Sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyin, çünkü bir gün o şansınız olmayabilir.”
  3. Doğallık Üzerine: Modern dünyanın sahte maskelerine karşı bir isyan bu bölüm. İzgören, “İletişim dediğin, içindeki ışığın dışa yansımasıdır” diyerek yapaylıktan uzak, samimi bir yaşamın güzelliğini savunuyor. Bir anısında, sokakta karşılaştığı bir adamın doğal tavrından aldığı dersi anlatıyor ve bizi kendi doğallığımızı bulmaya çağırıyor.
  4. Karar Almak Üzerine: Hayatın dönüm noktalarında cesurca karar almanın önemini vurguluyor. “Başkalarının doğrularının peşinden gitmektense, kendi doğrunu bul” mesajını, kendi ordudan istifa etme hikayesiyle örneklendiriyor. Bu, okuyucuya kendi yolunu çizme cesareti aşılıyor.
  5. Gülümsemek Üzerine: Kitabın en neşeli kapılarından biri. İzgören, gülümsemenin hem kendine hem çevreye nasıl bir enerji yaydığını anlatıyor. Bir metroda yaşadığı komik bir olayla, gülmenin hayatı nasıl hafifletebileceğini gösteriyor.

Diğer kapılar da sevgi, iyilik, hedefler, alışkanlıklar gibi temalar etrafında dönüyor. Her biri, yazarın sade ama derin üslubuyla, okuyucuyu hem eğlendiriyor hem düşündürüyor.

Kitabın Ruhu: Samimiyet ve Mizah

İzgören’in en büyük gücü, samimiyeti. Kitabı okurken, sanki bir kahve içmeye oturmuşsunuz ve o size hayatını anlatıyormuş gibi hissediyorsunuz. Askerlik günlerinden komik anılar (mesela pardösüsüyle bahçede “Aaa, bir pardösü yürüyor!” diye dalga geçilmesi), çocukluk haylazlıkları ya da bir arkadaşının sınavdaki absürt çevirisi, kitaba sıcak bir hava katıyor. Mizah, İzgören’in mesajlarını yumuşatıyor; ama bu mizahın altında hep bir hayat dersi yatıyor. Örneğin, “Herkes evinin önünü süpürse sokaklar tertemiz olur” sözüne karşı çıkıp “Sakın inanmayın, çıkın bütün sokağı süpürün, çünkü herkes evinde oturup çöpünü sokağa atıyor” diyor. Bu hem güldürüyor hem de toplumsal sorumluluğa dair düşündürüyor.

Hayata Dokunan Mesajlar

Kitap, bireysel mutluluğun toplumsal iyilikle bağlantılı olduğunu savunuyor. İzgören, “Bu kitabı kişisel gelişmeyin diye değil, toplumsal gelişin diye yazdım” diyerek, okuru sadece kendini değil, çevresini de dönüştürmeye davet ediyor. Yurt sevgisi, dürüstlük, hoşgörü gibi değerleri vurgularken, bunları teorik bir şekilde değil, yaşanmış örneklerle aktarıyor. Bir bölümde, bir esnafın dürüstlüğünden etkilenip “Bu ülkede hala umut var” deyişi, okuyucuya da o umudu aşılıyor.

Neden Okunmalı?

“Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır”, sizi bir yandan güldürüp bir yandan ağlatırken, hayatınızı gözden geçirme fırsatı sunuyor. İzgören, ne bir bilge edasıyla üstten bakıyor ne de klişe kişisel gelişim jargonlarıyla sıkıyor. O, sadece bir “fil” gibi; hortumuyla hayatın tozunu alıp size net bir manzara sunuyor. Kitap bittiğinde, içinizde bir buruk mutluluk, aklınızda ise “Ben ne yapıyorum?” sorusu kalıyor. Üç saatlik bir okuma, belki de ömürlük bir farkındalık vadediyor.

Son Söz: Bir Filin Yalnızlığı

İzgören, hepimizin bu “hortumlu dünyada” birer yalnız fil olduğumuzu söylüyor. Ama bu yalnızlık, umutsuz bir yalnızlık değil; kendimizi bulduğumuzda, sevdiklerimizle bağ kurduğumuzda ve hayata değer kattığımızda anlam kazanan bir yalnızlık. Kitap, sizi o anlamı aramaya, kapıları teker teker açmaya davet ediyor. Belki de bu yüzden, 20 yılı aşkın süredir okunmaya devam ediyor ve her okuyanda farklı bir iz bırakıyor.


Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir